top of page

ARTICLES

​YILDIZ V. MORAN, Finkenberg, Austria 1951

YILDIZ V. MORAN, Finkenberg, Austria 1951

Özlem Altunok

Istanbul Art News

Ocak 2016

​

Zamansız Bir Kadın 

​

Elbette Özdemir Asaf’tan çok Yıldız Moran’ın konuÅŸulduÄŸu bir sohbet aÅŸağıdaki. Ancak Asaf-Moran çiftinin ortanca oÄŸulları Olgun Arun ve eÅŸi Nazlı Çetinok Arun için bu bir karardan çok hakkaniyet meselesi. Birey olmayı baÅŸarmış iki sanatçının hikayelerinin bittiÄŸi yerde onlarınki baÅŸlıyor. Sorumluluktan öte onların duru sanatına ve duruÅŸuna bir vefa borcu gibi sessiz ve sakin omuzluyorlar geçmiÅŸin tatlı-buruk yükünü.

​

Yıldız Moran’ın son yıllardaki görünürlüÄŸünde payınız büyük. Ailesi olarak ondan geriye kalanları korumak ve kamuoyuyla paylaÅŸmak için yola çıkarken nasıl bir yol izlediniz? 

​

OLGUN ARUN: Kadınlar için de, sanatçı için de hayat zor. Ben annemin hem kadın hem de sanatçı olarak verdiÄŸi mücadeleye yakından tanıklık ettiÄŸim için 1995’te annemizi kaybettikten sonra bu mücadeleyi sürdürmek istedim. 1997’den itibaren çalışıyoruz arÅŸivi üzerinde ve neredeyse bu 20 yıllık süreçte annemin her sanatçı gibi yaÅŸadığı yalnızlığı ben de yaÅŸadım diyebilirim. Aslında annem hayat boyu saygı görmüÅŸ, ismi her zaman fotoÄŸraf dünyası içinde anılmış bir sanatçı ama eserlerine bir, iki fotoÄŸraf antolojisi dışında ulaşılabilir deÄŸildi. Öncelikle negatiflerin kontak baskılarını hazırladık, sonra dijital ortama aktarmakla devam ettik. Eserlerinin ortaya çıkışı 2008 yılındaki Frankfurt kitap fuarında gerçekleÅŸtirilen “Türkiye GerçekliÄŸi” sergisi ve 2011 Ä°stanbul Bienali’yle oldu. Daha sonra özellikle yurtdışındaki küratörlerin ilgisiyle domino etkisinde bir görülme durumu oldu Yıldız Moran fotoÄŸraflarının. 2013’te Pera Müzesi’ndeki retrospektif sergiyle her ÅŸey dijitale döndükten sonra ise arÅŸivi herkesle paylaÅŸmaya baÅŸladık.

​

‘Domino etkisi’ dediÄŸiniz geliÅŸmeler neleri saÄŸladı?

 

O.A: 2013’teki Pera Müzesindeki küratörlüÄŸünü CoÅŸar Kulaksız’ın yaptığı sergi koleksiyondan yapılan bir ÅŸeçki, 2014 Mart – AÄŸustos ayları arasında EskiÅŸehir Kent Müzesi’nde sergilendi. Sonra benzer bir seçki 2014 Haziran – AÄŸustos ayları arasında Ä°sveç, Landskrona’da sergilendi. 2015 Temmuz ayında Ä°stanbul Modern’de açılan, ve halen sürmekte olan küratörlüÄŸünü Levent ÇalıkoÄŸlu’nun yaptığı “Sanatçı ve Zamanı” Müze Koleksiyon sergisinde yine sekiz çalışması yer alıyor Yıldız Moran’ın. Bizim yola çıkarken ana hedefimiz, eserlerinin müzelerin koleksiyonuna girmesi ve her yıl bir sergide yer almasıydı. Öyle de oluyor. 

 

NAZLI ÇETÄ°NOK ARUN: Ä°ÅŸin bir de ÅŸöyle bir yanı var: Bu son dönemdeki sergilerden önce Yıldız Moran ve Özdemir Asaf’ın adı hep beraber anılıyordu, özellikle Yıldız Moran ayrı bir birey gibi görülmüyordu. Yansıması, “aşık oldu, çocuk doÄŸurdu ve fotoÄŸrafı bıraktı” gibiydi Moran’ın. Oysa bambaÅŸka bir duruÅŸu vardı. Bu yüzden özellikle Yıldız Moran’ı ayırmak gerekiyordu çünkü neredeyse ayrı bir birey olarak görülmüyordu. Bu, ancak 12. Ä°stanbul Bienalindeki Solo sergisi ve sonrasındaki sergileriyle mümkün oldu.

 

O.A: Çünkü arÅŸiv ortaya çıkınca iÅŸleri konuÅŸmaya baÅŸladı. Akademisyenler, eleÅŸtirmenler ve küratörlerin yorum ve tespitleri onun öncü nitelikte birtakım özelliklerini gündeme getirdi. 1950’de çektiÄŸi fotoÄŸraflar dünyada yok o zamanlar. Çünkü o zamanlar fotoÄŸraf dünyada sanat olarak henüz kabul görmüÅŸ durumda. Daha çok haber fotoÄŸrafçılığının gündemde olduÄŸu zamanlar. Ayrıca pahalı da bir uÄŸraÅŸ. Annem o yıllarda objektifini kimsenin bakmadığı yerlere çeviriyor. Gölgeler, dokular, objelerin farklı durumları gibi çeÅŸitli denemeler, soyut çalışmalar yapıyor. Kendince bunları ÅŸiirleÅŸtiriyor, farklı açılardan bakıyor, bambaÅŸka metotlarla çalışıyor. Neredeyse bugünün fotoÄŸraf anlayışı…

 

N.Ç.A: Yıldız Moran’ın bu son dönem sergilerine hep zamanla iliÅŸkili isimler kondu. Bana göre onun iÅŸleri zamansız, dolayısıyla bugün rahatlıkla çaÄŸdaÅŸ sanatın içinde yer alabiliyor. Bu yüzden Yıldız Moran’ın bu sergilerle ortaya koyduÄŸu his ve etkileÅŸimi önemsiyorum. 

​

Bu son dönem sergilere kadar bir sanatçının arÅŸivine sahip çıkarak hatta o arÅŸivi hayata döndürerek ‘sırtınızdaki yükü attığınızı, rahat bir nefes aldığınızı söyleyebilir miyiz?

 

O.A: Ben bu misyonumu hiçbir zaman yük olarak görmedim. ArÅŸivde yer alan fotoÄŸrafların ulaşılır ve görülebilir olması bana büyük bir huzur veriyor.

 

N.Ç.A: Olgun’un Yıldız Moran’daki adanmışlık hissini taşıdığını düÅŸünüyorum ben. Bunu daha önce Ä°stanbul Bienali kitapçığında kaleme aldığım yazıda anlatmıştım ama biraz özetlemek gerekirse benim Olgun’la da, Yıldız Moran’la da tanışmam bir Özdemir Asaf etkinliÄŸi vesilesiyle olmuÅŸtu. Olgun’un ofisinin duvarlarını kaplayan fotoÄŸraflar sayesinde tanıdım Yıldız Moran’ı. Yıldız Moran’ın Özdemir Asaf’la karşılaÅŸtığı ilk anı kodladığı gibi ben de o anı kodladım. 

​

Türkiye’de sanatçı arÅŸivlerinin sahiplenilmesi konusunda ciddi bir boÅŸluk var. Bu rolü ailelerin bireysel çabalarıyla üstlenmesi de hem duygusal hem de psikolojik olarak zor olsa gerek. Nasıl baÅŸ ediyorsunuz bu durumla? 

​

O.A: Sanatçı arÅŸivlerinin sahiplenilmesi için önce kurumların geliÅŸmesi gerekiyor. Aileler her ÅŸeyden önce sanatçıların yaÅŸadığı zorluÄŸa tanık, bir süre sonra da geride bıraktıkları ağırlık yapmaya baÅŸlıyor. Pek çok sanatçının arÅŸivi de bu yüzden telef olup gidiyor, sahaflardan, eskicilerden çıkıyor. O kadar çok sanatçı arÅŸivi var ki, akıbeti belirsiz olan. Yapanlar da bunu tamamen manevi bir enerjiyle ve inançla yapıyor. Çünkü yılları alan bir süreç bu.

​

Toplam kaç fotoÄŸraf var arÅŸivde ve hepsi bir arada nasıl bir yapı sunuyor?

 

O.A: Genel arÅŸiv negatifler ve vintage baskılar yaklaşık 10 bin adet. Annemin seçkileri yaklaşık 500 fotoÄŸraftan oluÅŸuyordu. Åžimdiye kadar Bülent Özgören, Prof. Yusuf Murat Åžen, CoÅŸar Kulaksız, Celina Lunsford, Necmi Sönmez, Adriano Pedrosa, Jens Hoffmann, Diana A. Wind, Janne Jönsson gibi küratörler tarafından yapılan seçkilerden sonra bu sayı yaklaşık 800 adet gibi bir sayıya çıktı

​

Ä°zleyici bu arÅŸivin ne kadarını görebildi ÅŸimdiye kadar?

 

O.A: 2008 yılından sonra gerçekleÅŸen sergilerde, Yıldız Moran’ın 117 fotoÄŸrafı sergilendi. Ayrıca, Pera Müzesi’ndeki sergisinde 1950-1952 yıllarına ait 8 adet Vintage baskısı da yer aldı.

​

Yıldız Moran eserlerini müzayedelerde hiç görmüyoruz. Bu, bilinçli bir tercih mi?

 

O.A: Yıldız Moran’ın 1950 – 1970 yıllarını kapsayan çalışmalarının yer aldığı tüm fotoÄŸraf ve belge arÅŸivi dijital ortama aktarılma iÅŸi henüz tamamlandı. Åžu an; tüm müzelere, galerilere, müzayede evlerine, koleksiyonerlere, küratörlere, tasarımcılara ve akademisyenlere açık ve ulaşılabilir halde. 2016 yılı içinde ulusal ve uluslararası müzayedelerde de yer almayı artık hazırız.

​

Bütün bu arÅŸivi bütünlerken annenize dair keÅŸfettiÄŸiniz yeni ÅŸeyler de oldu mu?

 

O.A: KeÅŸfetmekten çok, daha iyi anladığım ÅŸeyler oldu. Mesela soyut çalışmalarının ne kadar zamansız, eskimeyen fotoÄŸraflar olduÄŸunu, insanlarla kurduÄŸu sıcak iliÅŸkilere bakınca da ne kadar hümanist ve enerji dolu olduÄŸunu daha iyi algıladım. FotoÄŸrafların çekilme süreçleri de ilginç. Mesela arkeolojik bir alanda çektiÄŸi bir fotoÄŸrafın nerede çekilmiÅŸ olduÄŸunu saptamak bulmaca çözmek gibiydi. Çünkü kullandığı açılar alışılagelmiÅŸin çok dışında. annem hep özgür bir kadın olmuÅŸ ve bunu sanatına da çok güzel yansıtmış.

​

Tam da bu noktada bu kadar özgür ruhlu ve enerji dolu bir kadının fotoÄŸraftan vazgeçmesini anlamak kolay olmuyor.

 

O.A: Dışarıdan bakınca öyle algılanması normal ama bazı engeller var devam etmemesiyle ilgili. Birincisi Türkiye’nin o yıllardaki ekonomik, teknik anlamdaki sıkıntılarının fotoÄŸraf alanında yol almasına engel olması. Oysa Ä°ngiltere’de aldığı eÄŸitimle beraber, yurtdışı gezileri, karma sergiler derken orada açtığı ilk kiÅŸisel sergide bütün eserleri satılıyor. Buraya geldiÄŸinde ise Ä°stanbul ve Ankara’da açtığı iki sergide çok ilgi görmesine karşın, fotoÄŸraf satışları pek olmuyor. Yine de vazgeçmiyor ve para kazanmak için kendi stüdyosunu kuruyor,  kartpostal yapıyor, bir yandan da sanatını yapmaya devam ediyor. Fakat bu süreçte, özellikle de matbaa iÅŸlerinde babamla tanışıncaya kadar ciddi sıkıntılar yaşıyor. Ä°kincisi de ciddi saÄŸlık problemleri var. Ayaklarıyla ilgili kan dolaşım sorunu yaşıyor, doÄŸumlarla beraber daha da artıyor bu saÄŸlık durumu. Maddi, manevi enerji gerektiren fotoÄŸrafçılığı sadece aÅŸk yüzünden deÄŸil fiziksel sorunlar yüzünden de yapamıyor.

​

Mükemmeliyetçi sanırım bir de. Yetemiyorsam yapmayayım diyor…

 

N.Ç.A: Evet, ya hep ya hiççi. Bütün adımlarını kararlı, zekice atıyor ve sonrasında da ÅŸikayet etmiyor. Ne yaparsa yapsın kararlı bir ÅŸekilde ve içtenlikle yapıyor.

​

Evde nasıl bir ortam vardı? Tüm bunlar konuÅŸulur muydu?

 

O.A: Ev ortamı çalışma masaları, raflar, kitaplar, yazılarla doluydu. Açıkçası; çalışmaktan birlikte yemek yemeye bile zaman olmazdı. Ne annem ne de babam yaptıklarını, ettiklerini anlatıp egosantrik konuÅŸmalara girerdi. Annem ve babam ne yaparsa yapsınlar kendilerini tam ve tüm adayan insanlardı. Annem biz doÄŸduktan sonra fotoÄŸrafı bıraktı ama çalışmaya hep devam etti, çeviriler yaptı, sözlükler hazırladı. Yıllarca süren, geceli gündüzlü çalışma gerektiren projelerdi bunlar. Babamızı yitirdikten sonra da bizi, üç ergen çocuÄŸu, saÄŸlık ve maddi sorunlar içinde büyüttü. Bir yandan çevirilere devam edip bir yandan da babamızın kitaplarının yeniden basımını baÅŸlattı ve yayımlanmamış eserlerini yayıma hazırladı.

 

N.Ç.A: Evde fotoÄŸrafla ilgili konuÅŸmuyor belki ama çocukların yaptığı resimlerin arkasına notlar düÅŸüyor, hatta çizilen resimlerle ilgili çocuklarıyla arasında geçen diyaloglara yer veriyor. Bir ÅŸekilde sanat konuÅŸuluyor. Üstelik bu resimler bazen kağıt yokluÄŸu zamanında kendi fotoÄŸraflarının arkasına çiziliyor.

 

Biz de bu yaklaşımından esinlenerek, 12. Ä°stanbul Bienali’nde yer alan bazı fotoÄŸrafları, özellikle dünyanın ve ülkemizin farklı ÅŸehirlerinde yaÅŸayan küçük çocukları olan dostlarımıza fotoÄŸrafların sertifikalarını çocuklarının adına düzenleyerek hediye ettik.

​

Herhalde sanatı adına onu gururlandıran ÅŸeylerden biri Ä°stanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin ona 82’de sunduÄŸu onur ödülü olmalı…

 

O.A: DoÄŸru, bu onur ödül onu çok mutlu etmiÅŸti, babamın ölümünden sonra manevi olarak da çok ihtiyaç duyduÄŸu bir dönemde bu onurlandırma ona ekstra bir yaÅŸama gücü vermiÅŸti.

 

2010 yılında Mimar Sinan Üniversitesi fotoÄŸraf bölümünün baÅŸkanı olan Prof. Yusuf Murat Åžen, bu ödül vesilesiyle annemin eserlerini akademik arÅŸivleri içine almak için bana ulaÅŸmıştı. ArÅŸivi onunla paylaÅŸtıktan sonra 150 eserlik bir seleksiyon üniversitenin dijital arÅŸivine alındı.

 

Åžu an; Yıldız Moran’ın fotoÄŸrafları Pera Müzesi, Stedelijk Museum Schiedam-Hollanda, Ä°stanbul Modern, Ä°FSAK ve kiÅŸisel koleksiyonlarda yer alıyor.

​

2016 yılı itibariyle daha fazla fotoğrafsevere ulaşmayı diliyoruz.

​

Özlem Altunok

Ocak 2016

​

​

bottom of page