LA VIE, LES GENS ET LE PAYSAGE DE LA TURQUIE de 1954 à 1958
8 MARCH 2018 / 10-14 APRIL 2018
LA VIE, LES GENS ET LE PAYSAGE DE LA TURQUIE de 1954 à 1958
8 MARCH 2018 / 10-14 APRIL 2018
LA VIE, LES GENS ET LE PAYSAGE DE LA TURQUIE de 1954 à 1958
8 MARCH 2018 / 10-14 APRIL 2018
MANTILLAS, Granada, Spain 1952
Burcu Kaya
Genis Açı Dergisi
Mayıs-Temmuz 2001
​
Unutul(may)anlar
Yıldız Moran
​
Bu sayıdan itibaren size Türk fotoÄŸrafının az bilinen, bilinse de döneminden sonra çok çabuk unutulan ve iÅŸleri sonraki kuÅŸaklara fazla ulaÅŸamayan isimlerinin hayat hikâyelerini fotoÄŸraf çalışmaları ile birlikte sunacağız. Bu bölümün temel amacı geçmiÅŸe dönük bellek zayıflığımızın giderilmesine bir ölçüde de olsa katkıda bulunmak. Bu bölümde tanıtacağımız ilk fotoÄŸrafçı ise akademik fotoÄŸraf eÄŸitimi almış ilk kadın fotoÄŸrafçımız olan Yıldız Moran. Sadece on iki yılla sınırlı fotoÄŸraf hayatında zamanının önemli fotoÄŸrafçılarından biri olabilmiÅŸ Moran’ın hayat hikâyesini ilgi ile okuyacağınızı umuyoruz.
Kapıdan içeri girer girmez ilk gördüÄŸümüz o oldu. Gözlerinde taze, muzip bir bakış, bizi sessiz bir gülüÅŸle karşıladı. Odaları gezip fotoÄŸraflara bakarken, kitaplarını incelerken, yanımızdan hiç ayrılmadı. OÄŸlunun ofisinin duvarlarındaki kalıcı sergisindeki fotoÄŸraflarından bizi izledi biz onun hikâyesini dinlerken. OÄŸlu sesindeki gurur ve sevgi ile bize Yıldız Moran’ı anlatırken, o geniÅŸ odanın tüm duvarlarına yayılan fotoÄŸraflarının her birine sinmiÅŸ olan ruhu sessizce etrafımızda dolaÅŸtı, her bir fotoÄŸraftaki dostlarıyla sohbete daldı.
Åžimdi, sakin ve duru, öylece uzaÄŸa dalmış bakıyor siyah beyaz, eski bir fotoÄŸrafta. Beni en çok etkileyen hangisi bilmiyorum; o sessiz ve dalgın bakışın ardındaki tutku mu, yoksa o tutkudan bile daha güçlü olan cesaret mi? Hangisi? Yaptığı her iÅŸi tam anlamıyla yapmasını saÄŸlamış olan güçlü tutku mu; hayatinin yönünü olduÄŸu gibi deÄŸiÅŸtirmesine neden olacak kararlar almasına, birçoÄŸumuzun bugün bile yapmaya korkacağı pek çok ÅŸeyi yaÅŸamasına yardım etmiÅŸ olan cesareti mi? Eski, uzak zamanlara ait bir fotoÄŸrafta, istemiÅŸ, istediÄŸini elde etmek için çok çalışmış ve bunu baÅŸarmış bir insanin huzuruyla, o durulukla bakıyor uzaklara.
Yıldız Moran, Türkiye’nin profesyonel anlamda eÄŸitim görmüÅŸ ilk kadın fotoÄŸrafçısı. 1951 yılından 1962 yılına kadar yaÅŸamını fotoÄŸrafla geçirmiÅŸ, Avrupa’yı, Türkiye’yi gezmiÅŸ, 4 yılda 10 sergi açmış, fotoÄŸraf kitapları, çeviriler sözlükler yazmış, 3 tane çocuk yetiÅŸtirmiÅŸ bir kadın, hayatini yaratmaya adamış bir insan...
Yıldız Moran, 24 Temmuz 1932’de Ä°stanbul’da dünyaya gelir. 1951’de Robert Kolej’den mezun olur. Asil isteÄŸi resim okumak olduÄŸu halde dayısı sanat tarihi profesörü Mazhar Åževket Ä°pÅŸiroÄŸlu’nun etkisiyle fotoÄŸrafa yönelir ve fotoÄŸraf eÄŸitimi almak üzere Ä°ngiltere’ye gider. Moran fotoÄŸrafa baÅŸlamasının hikâyesini yıllar önce Seyit Ali Ak’la yaptığı bir söyleÅŸide ÅŸöyle anlatıyor: “Beni fotoÄŸrafçılığa iten baÅŸarısızlığımdı. Kolejde 8. sınıfta hiç beklemeksizin sınıfta kalınca oldu. Nazım’ın eÅŸi Münevver Hanım geliyordu dersime. Çok iyi bir hoca idi ama Moda’da oturduÄŸumdan yola dayanamayıp hiç derse girmedim. Kalmak büyük ÅŸok oldu. Dayım Mazhar Åževket Ä°pÅŸiroÄŸlu, ‘Niçin fotoÄŸraf yapmıyorsun’ dedi. Resme olan ilgimi biliyordu. Kendi imkânlarımla Ä°ngiltere’ye gittim, talebe oldum. O zaman Ä°ngiliz AtaÅŸesi bile Ä°ngiltere’de fotoÄŸraf okulu olduÄŸunu bilmiyordu. Dekorasyon çalışan bir arkadaşımın okuluna yazarak ve apar topar beÅŸ gün içinde gittim, ucu ucuna yani…” (1)
1950-1951 yılları arasında Bloomsbury Teknik Koleji’nde ve 1951-1952 yılları arasında da Ealing Teknik Koleji’nde fotoÄŸrafçılık eÄŸitimi alır. FotoÄŸrafçılık hakkındaki bilgisini pratikte de saÄŸlamlaÅŸtırmak için önce dönemin tanınmış fotoÄŸrafçılarından Barron’un asistanlarıyla sonra da Olde Vic Tiyatrosu’nun ünlü fotoÄŸrafçısı John Vickers ile çalışır. Ä°ngiltere’de bulunduÄŸu süre boyunca bir tanesi Londra’da, dört tanesi Cambridge’de ilgi gören beÅŸ sergi açar. 1952 yazında Ä°talya’ya giden Moran, orada bir fotoÄŸraf kulübüne üye olur. Ä°spanya’yı ve Portekiz’i dolaşır. Bu ülkelerdeki çalışmalarından oluÅŸan bir fotoÄŸraf kitabi hazırlar ve çeÅŸitli sergiler açar. Bu gezilerin ardından Türkiye’ye dönmeye karar verir. Ä°stanbul ve Anadolu’yu dolaşır ve bu fotoÄŸraflar tanınmasında büyük rol oynar. BeyoÄŸlu Kallavi Sokak’ta o yıllarda sanat dünyasının önemli uÄŸrak noktalarından biri olan Maya Galerisi’nin üstünde açtığı stüdyosunda hem çekim yapar hem de çektiÄŸi fotoÄŸrafları sergiler. Åžubat 1955’den Mayıs 1957’ye kadar 3’ü Ä°stanbul’da 1 tanesi Ankara’da 4 sergi açar. Sergiler iç ve diÅŸ basında çok ses getirir.
Bütün bu verimli çalışmalarına raÄŸmen, iÅŸler pek de beklediÄŸi gibi gitmemektedir. Sergileri çok ses getirmiÅŸtir, pek çok ziyaretçi çekmiÅŸtir ama Cambridge’de açtığı tek bir sergide bir günde 25 fotoÄŸraf satmışken, ülkesinde çok sevilen ve beÄŸenilen fotoÄŸraflarından bir tanesini bile satamamıştır. FotoÄŸrafçılıktan yeterli para kazanamadığını görünce, yılbaşı kartları bastırıp satmaya karar verir. Bu kararı aldığı en önemli kararlardan biridir belki de. Çünkü Yıldız Moran, kartları bastırmak için gittiÄŸi matbaada hayatını deÄŸiÅŸtirecek insanla, Özdemir Asaf’la tanışır. “YaÅŸamımı sürdürebilmek için para kazanmam gerekliydi. Yılbaşı kartları yapıp satmak, para kazanmamı saÄŸlayabilir diye düÅŸündüm. AnlaÅŸtığım matbaa çak kötü basmıştı kartlarımı. Tam umutsuzluÄŸa düÅŸmüÅŸken, bir arkadaşım Özdemir Asaf’ı önerdi. ‘Hem ÅŸairdir, hem de titiz ve güzel baskılar yapar’ dedi. Ä°ÅŸ konuÅŸmak için Özdemir Asaf’ın matbaasına gittim. Tarihini de verebilirim tanışmamızın; 4 Kasım 1954, saat 11:00. Kelimelerle dile getirmek zor. Duygulu, kibar, hiç görülmemiÅŸ ve bir daha göremeyeceÄŸim bir insandı Özdemir Asaf Pırıl pırıl bir zeki, renkli, yepyeni, bambaÅŸka bir dünyaydı o. OlaÄŸanüstü bir insandı kısacası…” (2)
1962 yılında Özdemir Asaf’la evlenir ve fotoÄŸrafçılığı bırakır. EvliliÄŸinden sonra Yıldız Moran adı - aynı yıl Edinburg’da, 1970 ve 1988 yılları arasında da Ä°stanbul’da açtığı 4 retrospektif sergi dışında - sadece Özdemir Asaf’ın eÅŸi ve sözlük yazarı ve çevirmen olarak duyulur. Yıldız Moran fotoÄŸrafı tamamen bırakmasını ÅŸu sözleriyle açıklar: “24 saat düÅŸünülen, yaÅŸanılan, ikinci plana atılamayacak bir konudur fotoÄŸrafçılık. Ä°nsana, hayata özgün, bir aÅŸamanın bir yerini kavramsal olarak dolu, yoÄŸun, ağırlıklı olarak verebilen kiÅŸidir fotoÄŸrafçı (...) Birden 24 saatimi bu konuya mı vereceÄŸim, yoksa daha önemli konular var mı benim için diye düÅŸündüm. Daha önemli ÅŸeyler olduÄŸuna karar verdim ve 12 yıl sonra bıraktım bu iÅŸi (...) Dört yıl içinde üç çocuk sahibi oldum ve artık tüm 24 saatlerimi çocuklarıma adadım.” (3)
Yaratıcı alandaki çalışmaları daha çok çocukları ile sözlük ve çevirilere kaymıştır. Babası Vahid Moran’ın hazırladığı ve 1945 yılında Milli EÄŸitim Bakanlığı tarafından yayınlanan Büyük Türkçe-Ä°ngilizce Sözlük’ü geniÅŸletir (A. Vahid Moran, 1985, Adam Yayınları). Daha sonra da “EÅŸ Anlamlı Sözcükler ve Karşıt Anlamları SözlüÄŸü”nü yayına hazırlar (Spatyom Yayınları, 1992). Samih Rifat, “Yıldız Moran FotoÄŸrafçı” isimli kitabın önsözünde, “fotoÄŸraf”ın bu sözlükte neredeyse hemen hemen hiç anılmamasıyla ilgili ÅŸaÅŸkınlığını ÅŸöyle dile getiriyor: “…Geçenlerde, fotoÄŸrafla ilgili bir yazımı yazmaya çabalarken, bu sözlükte fotoÄŸraf maddesinin bulunmadığını ÅŸaÅŸkınlıkla fark ettim. Yalnızca fotoÄŸraf mı! FotoÄŸraf makinesi, kamera, karanlık oda, film gibi sözcükler de yoktu sözlükte. Olması gerekli miydi? Belki de deÄŸildi; ama sözlüÄŸü hazırlayan kişı, adı söylenceleÅŸmiÅŸ eski bir fotoÄŸrafçı olunca iÅŸ deÄŸiÅŸiyordu. ÖrneÄŸin sinema vardı bir dizi karşılığıyla da fotoÄŸraf yoktu. Aradım taradım, hazırlayıcısının yaÅŸamında onca önemli bir yer tutan fotoÄŸraf uÄŸraşını anımsatan hiçbir sözcük bulamadım sözlükte. Sözlük fotoÄŸraftan arındırılmıştı sanki.” (4)
1982 yılında Ä°stanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi FotoÄŸraf Enstitüsü tarafından onur üyeliÄŸine layık görülür. Uzun yıllar sonra ismi bir kez daha fotoÄŸrafçı olarak anılır. Yıldız Moran yıllar sonra fotoÄŸrafa tekrar baÅŸlamayı düÅŸünse de buna cesaret edemez. “... Sonra üç çocuk dünyaya getirip fotoÄŸraftan uzaklaÅŸtım. 10 yıl kadar hep tekrar baÅŸlamayı umdum. Ama arayı açtıktan sonra çok zor. Acımasız bir konu. Çok geniÅŸ olanakları var. Çok güzel bir anlatım yolu. Düzeyini korumak için büyük çaba gerekli. Her sanatta olduÄŸu gibi, yarım olacak iÅŸ deÄŸil. Hiç yapmamak daha iyi.” (5) Türk fotoÄŸrafının akademik eÄŸitim almış ve profesyonel anlamdaki ilk kadın fotoÄŸrafçısı olan Yıldız Moran 15 Nisan 1995’te hayata veda eder.
Yıldız Moran fotoÄŸraflarında insanlar, uzak bakmaz; belki uzaklara bakarlar ama asla uzak bakmazlar. Yalınlık ve sadeliÄŸin yanı sıra portrelerdeki sıcaklık oldukça belirgindir. Objektife bakan yüzler, mercekten çok, merceÄŸin gerisindeki kadını görüyor gibidir. Bu yakınlığın sebebi, fotoÄŸrafçının, portresini çekeceÄŸi kiÅŸiye bir obje gibi deÄŸil olduÄŸu gibi yani bir insan gibi davranmasıdır. Bu portrelerdeki insanların ortak özelliÄŸi, hepsinin Yıldız Moran’la fotoÄŸraflarının çekilmesinden önce bir paylaşım yaÅŸamış olmalarıdır. Bir selam, hatır sorma, belki de bir ufak gülüÅŸ... Her birinde Yıldız Moran’dan bir hatıra kalmıştır. Moran, fotoÄŸraf üzerinde bıraktıkları izlerin karşılığını, içten bir gülümseyiÅŸ ya da sıcaklığıyla ödemiÅŸtir bu insanlara. “Konu insandır benim için. Ben onunla iki insan olarak bağımı kurarım. FotoÄŸrafçı olmam hiç bir zaman ön planda deÄŸildir. Ä°kimiz selamlaşırız, konuÅŸuruz, dertleÅŸiriz. Yakınlık kurulur.” (6)
Yıldız Moran için fotoÄŸrafçılık, ÅŸiirselliÄŸi olan her ÅŸeydir. “Teknik sadece bir vasıtadır. Herhangi bir sanatkör, insanların günlük meÅŸguliyetleri ve kaygıları içinde farkedemediÄŸi, günlük hayatın bir parçası olan, bazı güzellik ve gerçekleri tekniÄŸi vasıta edip, diÄŸer insanlar tarafından da görülebilecek bir hale getirmelidir. Mesela, elma yiyen bir çocuk resmini çekersiniz, bu resim, elma yiyen bütün çocukların sembolü olur. Ä°ÅŸte o zaman bu eser muvaffak olmuÅŸ bir eserdir.” (7)
FotoÄŸrafı “24 saat düÅŸünülen, yaÅŸanılan, ikinci plana atılamayacak bir konu”, fotoÄŸrafçıyı da “Ä°nsana, hayatta özgün, bir aÅŸamanın bir yerini kavramsal olarak dolu, yoÄŸun, ağırlıklı olarak verebilen kiÅŸi” olarak tanımlayan Moran’ın; yaptığı iÅŸe böylesine büyük bir saygıyla yaklaÅŸan, böylesi bir sorumluluk duygusuyla fotoÄŸraf çeken bir insanın, fotoÄŸraflarında ince güzellik, insana ve doÄŸaya saygı bulunması kadar doÄŸal ne olabilir? Yaratıcılığa, yaratma eylemine bu kadar büyük önem veren bir insanın hayatının en büyük eserini yaratma vakti geldiÄŸinde yaÅŸamını ve zamanını kaplayan diÄŸer ÅŸeylerden vazgeçmesini kim yadırgayabilir? FotoÄŸraflarına böylesi bir sevgi ve saygıyla yaklaÅŸan bir insanın, kendi çocuklarına, âşık olduÄŸu insana, tüm hayatını adamasını ne engelleyebilir? Yaratmak bir ihtiyaçtır bazı insanlar için. Sadece yaratmak için seçilen yollar farklıdır. Bazıları resim yapar, bazıları fotoÄŸraf çeker, bazıları yazı yazar. Yıldız Moran, yaratmak için en iyi bildiÄŸi yolu çok daha zor ve uzun bir yaratma süreci için, çocuklarının dünyalarını yaratmak için bırakmıştır. Sadece 12 yılda yaptığı çalışmalara baktığımızda, bu seçim için üzülmemek elde deÄŸil. Ama aynı zamanda yaptığı seçim için cesaretine hayran kalmamak da elde deÄŸil.
Burcu Kaya
Mayıs 2001
​
NOTLAR
(1), (5) “Erken Cumhuriyet Dönemi Türk FotoÄŸrafi 1923-1960”, Seyit Ali Ak, Remzi Kitabevi, Istanbul, 2001
(2), (3) “Türkiye’nin Ä°lk Kadın FotoÄŸrafçısı Yıldız Moran”, Ses Dergisi, 25. sayı, 25 Haziran 1983
(4) “Bir Unutma ve Unutulma Öyküsü” (“Yıldız Moran FotoÄŸrafçı” isimli kitabın Önsözü), Samih Rifat, Adam Yayınları, Istanbul, 1998
(6) “Yıldız Moran ve FotoÄŸraf Sanatı”, Cumhuriyet, 28 Kasım 1970
(7) “Yıldız Moran Neler Yapmak lstiyor”, Selma YazoÄŸlu
​
​